Orijinal Adı: Wonder -Mucize
Yazar: R.J. Palacio
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 334
Çevirmen: Berna Sirman
Türü: Genç Kurgu, Çocuk, Aile
Kaderinde Sıradışı Olmak Varsa Sıradan Kalamazsın…
Merhaba, adım August. Size nasıl göründüğümü anlatmayacağım. Aklınıza ne geliyorsa muhtemelen ondan daha kötü görünüyorumdur.
August (Auggie) Pullman yüzünde fiziksel bir bozuklukla doğduğu için, normal bir okula gidemiyordu… şimdiye kadar. Yakında Beecher Ortaokulu'nda beşinci sınıfa başlayacak ve ömrünüzde bir kere bile "yeni çocuk" olduysanız, bunun ne kadar zorlu olduğunu tahmin edebilirsiniz. Dondurma yemek ve Xbox'ında oyun oynamak gibi sıradan şeyleri seven Auggie aslında sadece sıradışı yüzü olan, sıradan bir çocuk. Peki, yeni sınıf arkadaşlarını, görünüşünün ardında kendisinin de onlar gibi olduğuna ikna edebilecek mi?
YORUMUM:
Kitap bayağı elimde süründü kabul ama hem İngilizce olarak
okuyordum hem de bir türlü elime alamıyordum. Wonder tam anlamıyla bitirdiğim
tek İngilizce kitap. Dili fazlasıyla basit. Zaten 10 yaşındaki çocukların
ağzından okuyoruz kitabı o yüzden cümleler çok basit.
Kısaca konusuna değinirsek; Auggie 10 yaşında ve doğuştan
yüzünde fiziksel bozukluklar var. Bu yüzden okula hiç gitmemiş ve evde annesi
tarafından eğitim görmüş. Ailesi artık beşinci sınıfa geldiği için onu okula yazdırmak
ister ama Auggie buna karşı çıkar. Daha sonradan bir şekilde okula gitmeyi
kabul eder. Ve kitabı ilk başta Auggie’nun açısından okusak da sonradan okuldaki
ve ailesinden olan kişilerin bakış açılarından da okuyoruz.
|
Kendi çizimimi de araya sıkıştırayım. |
Bölüm bölüm herkesin bakış açısını okumak gerçekten keyif
vericiydi.(Auggie’nin ablası Via, Via’nın sevgilisi Justin, Auggie’nin okuldan
arkadaşları Jack ve Summer ve Via’nın arkadaşı Miranda) Herkesin Auggie hakkında ne düşündüğünü ve ne
hissettiğini okumak kitabı sevmemde büyük etken. Sadece Auggie tarafından
aktarılsaydı bazı şeyler tam olmayacaktı. Belki de diğer karakterlere bakış
açımız değişecekti ve onlara önyargıyla yaklaşacaktık. Yazarın bize farklı
bakış açılarını sunması kitabı tekdüzelikten uzaklaştırmış. Kitabı
sıkıcılaştırmayıp canlandırmış. İlk başlarda dram ağırlıklı bir kitap olur diye
düşünmüştüm ama Auggie’nun neşeli ve eğlenceli hallerini gördükçe öyle
olmadığını anladım.
Auggie’nin daha 10 yaşında insanlar tarafında sırf yüzü
sıradışı diye tepkiler görmesi ve onun hissettiklerini okumak hem üzücüydü hem de
bir yönden ders vericiydi. Genel olarak insanların dış görünüşlerine bakıp
onları yargılayan bir toplumuz. Bu kitabı okuduğunuz zaman işte bu
düşüncelerden tamamiyle arınıyorsunuz, ders alıyorsunuz. Dış görünüşün sadece
bir hiçlikten ibaret olduğunu görüyorsunuz. Auggie’nin hissettiklerini okumak
beni çok etkiledi. Sadece 10 yaşında.10! Ve öylesine saf ve temiz duyguları
olan bir çocuk ki artık bir süre sonra insanların onun yüzünü gördüğünde
attıkları çığlıkları görmezden gelebiliyor.
Kitapta ilk başlarda Auggie’nin okula adapte olmaya
çalışmasını ve insanların ona bir virüsmüş gibi davranmasını okuyoruz.Ve o
umutsuz bir şekilde tek başınayken Summer onun yanına geliyor. Summer karakteri
o kadar tatlıydı ki en sevdiğim karakterlerden diyebilirim. Zaman ilerledikçe
ikisinin dostluklarını okuyoruz. Fazla minnoşlar. Cool beans! Ve tabiki Jack’i
de en başından beri sevdim.
Auggie’nin bölümleri kadar Via’nın bölümlerini de sevdim.
Ailesinin sürekli Auggie ile ilgilenmesi ve Via’nın ilgiden yoksun kalmasına
rağmen kardeşine hiç kızamaması. Bir taraftan liseye başlaması bir taraftan
arkadaş sorunsalları derken ilgiye en muhtaç olduğu anlarda ilgisiz kalması ve
yazarın onun hissettiklerini çok iyi şekilde vermiş olması çok gerçekçiydi. Gelelim
Auggie’nin ailesine. Auggie doğduğu ilk andan beri onların “mucizesi”. Aile
bağları sımsıkıydı ve gayet neşeli bir ailesi vardı.
Kitap fazla gerçekçiydi. Okuyan herkesin ders
çıkaracağı, dostluk, sevgi, nezaketin ne demek olduğunu bu kitapta
göreceksiniz. Ve tabiki önyargılarınızı kıracaksınız.Bol bol duygu karmaşaları
yaratan bir kitap. Bir bölümde üzülüyorsunuz sonra bir bakıyorsunuz Auggie yine
yüzünüzü gülümsetiyor. Bazen de çevredeki insanlara sinirleniyorsunuz.
Fazlasıyla duygu yoğunluğu olan ama bir o kadarda akıcı olan bir kitap.
Sonlara doğru sanki olaylar gerçekçiliğini yitirdi gibi.
Bazı karakterlerin değişimlerinden dolayı sanırım ben öyle hissettim. Bu yüzden hafif hayal kırıklığına uğramadım değil. Bunun dışında kesinlikle muazzam farkındalık yaratacak bir kitap. Yaşınız ne olursa
olsun alın okuyun.
ALINTILAR:
“I think there should be a
rule that everyone in the world should get a standing ovation at least once in
their lives.”
“Now that I look back, I
don't know why I was so stressed about it all this time. Funny how sometimes
you worry a lot about something and it turns out to be nothing.”
“The things we do outlast our
mortality. The things we do are like monuments that people build to honor
heroes after they've died. They're like the pyramids that the Egyptians built
to honor the pharaohs. Only instead of being made of stone, they're made out of
the memories people have of you.”
“MR. BROWNE'S SEPTEMBER
PRECEPT:
WHEN GIVEN THE CHOICE BETWEEN BEING
RIGHT OR BEING KIND, CHOOSE KIND.”
“Sometimes I think my head is
so big because it is so full of dreams”
“My mom smiled at me. Her
smile kind of hugged me.”
“Jack, sometimes you don't
have to mean to hurt someone to hurt someone. You understand?”
“I love that feeling when you
first open your eyes in the morning and you don’t even know why everything
seems different than usual. Then it hits you: Everything is quiet. No cars
honking. No buses going down the street. Then you run over to the window, and
outside everything is covered in white: the sidewalks, the trees, the cars on
the street, your windowpanes. And when that happens on a school day and you
find out your school is closed, well, I don’t care how old I get: I’m always
going to think that that’s the best feeling in the world. And I’m never going
to be one of those grown-ups that use an umbrella when it’s snowing—ever.”
“Cool beans.”
PUANIM:
4.35/5